Majistral

2 Ağustos 2023 Genel
Majistral
Babam, cumhuriyet tarihimizin ilk eczacılık yüksekokulu mezunu olup mesleğinin aşığı olan Kemal Müderrisoğlu nun üç eczacı olan oğullarından en küçüğüyüm. Ali ve Ahmet Müderrisoğlu da hayatlarını ilaç sanayii ve halk sağlığı ile ilgili konularda geçirmişlerdir. Ben, ilk ve ortaokulu Şişli Terakki lisesinde, liseyi TED Ankara kolejinde okuduktan sonra Nişantaşı Eczacılık Yüksekokulundan 1970 yılında mezun oldum. İngilizce, Fransızca ve Almanca lisanlarını bilmekteyim. 1973 yılında çocukluk aşkım eşim İclal ile evlenerek bu gün Psikolog Dr. Selin Erel ve Marmara üniversitesi eczacılık fakültesi mezunu eczacı Kerim Müderrisoğlunun babası ve Mert Bora Erel, Minel ve Nil Müderrisoğlunun dedesiyim. Hayata ilk atıldığımda babamdan devir aldığım Rebul eczanesini yönettim. Daha sonra ilaç üretimi ve pazarlamasında bulundum. Sağlık gereçleri ve cihazları ithalatı ve pazarlamasında bulundum. Üniversite çağından başlayan kozmetik üretim tutkumla Rebul markasıyla Kolonya, traş losyonu ve güzellik kremleri üretim ve pazarlamasında bulundum. Rebul markasının kurucusu olup ülke çapında bilinir kıldıktan sonra oğlum Kerime devir ederek bir dünya markası haline gelmesini büyük bir mutlulukla izlemekteyim. Bugün yeni ve çok özel bir kozmetik markası olan MFM NUTRAyı ve MFM NUTRACEUTICALS markasında besin destek ve kozmetiklerin üretimini yapmaktayım. İngilizce, Fransızca ve Almanca dillerini konuşup geçmişte uluslararası eczacılar birliği olan FIP de çeşitli görevlerde bulundum. Yüksek tansiyon, Diyabetes Mellitus, babamın asrı, Fakültede öğrenemediklerim İyilik sağlık rehberi adlı basılmış evde hasta bakımı adlı basıma hazır bir kitabım vardır. Emeklilik dönemimde iyisiyle kötüsüyle oluşan deneyimlerimi genç kuşaklara devir edebilmek için Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde beş yıl öğretim görevliliğinde bulundum ve bu süre içerisinde kozmetoloji bölümü ve bir ufak ölçekli kozmetik üretim tesisi kurdum. Deneyimlerimi pek çok ilaç firması ile paylaşarak ülkemizi bir uçtan diğerine ayak basmadık il bırakmadan beş bine yakın eczane ziyaret ederek her birinde perakende hizmetler eğitimi vererek belki de ülkemizde bir rekor kırdım. 2010 Yılından günümüze çeşitli televizyon kanallarında sağlık programları yaptım.

Geçmişte eczacıların üstünlüğü hazırladıkları majistrallerle olurdu.  Mesleğe ilk atıldığımda yani 1970 yılında babamın eczanesinde yalnız majistral yapmak üzere dört teknisyen (Kalfa) ve bir kayıt memuru ile bulaşıkçı mevcuttu.  Günde ortalama 80 reçete yani nereden bakacak olsanız 250-300 majistral ürün çıkmaktaydı. O dönem Türk ilaç sanayiinin palazlanmaya başladığı yıllardı ve her gün gelen reçete sayısı ciddi bir şekilde azalmaktaydı. Seksenli yıllara geldiğimizde laboratuvarda ürettiğimiz ilaç sayısı nerdeyse yirmilere kadar düşmüştü ve onun büyük bir kısmı da meslektaşlarım tarafından gönderilmekteydi. Doksanlara gelindiğinde neredeyse günde bir iki reçete gelir olmuştu. Dönüp neden böyle olduya bakacak olursak, farmasötik teknolojinin baş döndüren hızla geliştiğini görebiliriz.  Çok reçete yaptığımız dönemlerde en küçük tartabildiğimiz miktar 5 miligram olurken o günlerde eczanede kullandığımız tartılar ile de bu hassasiyete varabilmenin zorluğunu göz önüne alacak olursak neden hazır ilaca kayıldığını görebiliriz.  Her şeye rağmen laboratuvarlarımıza işlev kazandırabilmemiz çok kolay olabilirdi. Şimdi sizlerle bu konuyu paylaşmak ve hatta üzerinde etraflıca tartışmak istiyorum.

Ben ülkemizdeki toplam eczane sayısının neredeyse dörtte birini ziyaret ederek kısa veya uzun perakende hizmetler eğitimi vermiş bir eczacıyım. Ziyaret ettiğim eczane sayısının neredeyse yüzde 10’u laboratuvarında bir şeyler üreterek müşterilerine satmakta. Bence hem “çok doğru” hem de “gayri kanuni” bir işlem.  Çok doğru çünkü; bizler okullarımızda bunun eğitimini alarak bu günlere geldik. Bu karışımları eczacılar yapmayacak da kim yapacak söyler misiniz?  1953 yılında yayınlanan 6197 sayılı yasayla mesleğimiz sürüklenirken, 2014 yılının 14 Nisan günü yayımlanan yönetmelikle mesleğimiz 1953 yılının da gerisine itilmiş oldu. Çok önemli bir imkan mesleğimizi erken ölüme mahkum etti. Bugün olması gereken ise;

Eczacı YALNIZ eczanesinde satılmak üzere, mevcut kanunlara uymak koşuluyla kozmetik ve besin destek ürünleri üretebilmeliydi. Bu iki konu öylesine ECZACILIK görevi ki bu tanıma başka hiçbir meslek eğitiminde rastlanmamaktadır. Amerika’da Kiehls, hatta Coca Cola’nın bile eczaneden çıktığını unutmayalım. Biliniz ki bir Amerikalı laboratuvarında bir krem yapabiliyorsa, Türk eczacısı ondan kırk kere daha iyisini yapabilecek güç ve konumdadır. Ama bu işi yapabilmek mevcut yönetmelikle maalesef YASAKTIR.

Anadolunun pek çok eczanesinde meslektaşlarımız muhtelif çaylar hazırlamakta ve bence mesleklerini çok da güzel icra etmekteler, ancak bu da maalesef mevcut yönetmelikte “YASAK” kavramının içindedir.

Gezdiğim binlerce eczane içerisinde bu şekilde işler yapanları öncelikle kutlamış sonrada yasak olduğunu belirtmiştim.  Ancak mesleğimiz öyle olduki sabah kapıyı açtığımız andan kapatıncaya kadar suç işliyor durumunda bırakılmaktayız.  O suç bu suç derken üstüne bir de bunu ilave etsek ne olur diyerek meslektaşlarımız mesleklerini idame ederken suç işlemeye de itilmektedir.

Eczacı laboratuvarını kullanmadıkça kazanç hanesi zarara dönüşecek veya eczacılığa veda edecek ya da “KANUNSUZLUKLARA BULAŞACAK”tır.  Ne yazık ki aktarlar bizim yapacaklarımızı eğitimsiz halleriyle ve kanunen yapabilirlerken biz eczacılara hepsi yasak.

Bu sitedeki ilk yazım olması nedeniyle burada yazımı kesmek istiyorum, aksi takdirde yüzlerce sayfa okumanızı isteyeceğim bir yazı haline getirebilirim.

Gelecek yazımda sizlere eczanelerinizde yapabileceğiniz kolay üretilebilen kozmetiklerden söz edeceğim ve kullanabileceğiniz ekipmanları anlatacağım.  Bu siteyi takipten uzak kalmayınız. Benim tarafımdan gelecek olan öneriler eczanesitesi.com üzerinden kısa sürede başlayacak.

Takipte kalın!

Sevgilerimle