Paradoks

25 Aralık 2023 Genel
Paradoks
1991 yılında Marmara Üniversitesi Eczacıĺık Fakültesi'ni ve 2023 yılında da Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Felsefe bölümünü bitiren Erdem Girgin, 25 yılın üzerinde MSD ve Takeda ilaç şirketlerinde hem Türkiye içinde hem de Türkiye dışında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Şu anda 2 kediye sürekli zamanlı hizmet ederken, boş vakitlerinde serbest danışmanlık yaparak bilgi ve birikimlerini gerek sağlık gerekse de STK ve akademik ortamlarda paylaşmaya devam etmektedir.

Erken çocukluğumdan beri hayatımın bir amacının olduğunu düşünür ve hissederdim. Amacımın ne olduğunu neredeyse bilinçsiz olarak aradığım çocukluk döneminden ergenlik dönemimin sonuna geldiğimde ise bu sefer hala tam bilinçle olmasa da önemli bir seçim yapmam gereken bir yerde buldum kendimi.

1987 yılının ilk yaz başında üniversite sınavı için tercih yapmam gerekiyordu. Eminim bir çoğunuz, en azından o dönemlerde okuyanlar, o zamanlar seçimlerin genellikle anne-baba, akraba, konu-komşu etkisiyle yapıldığını hatırlar. Bizde de durum pek farklı değildi. Lise eğitimimiz ebeveynlerimizin bizlerin  gelecekte iyi birer meslek sahibi olmamız kaygısıyla fen sınıfınında başlamış ve haliyle de üniversitede sadece "fen bilimleri" alanında okumamız makbul sayılıyordu. Öyle olunca da gelsin tıplar, eczacılıklar, gitsin mühendislikler...

Benim düşüncelerim de bu rüzgarlar içinde dolanıyordu.  Laf aramızda, eğer fen bilimleri koşullandırılması olmasaydı kendimi arkeoloji ya da uluslararası ilişkiler eğitimi alıp o meslekleri ifa etmeye yönlendirirdim. Böylece insanlığa ya arkeolojik keşiflerle tarihimizi keşfederek ya da uluslararası diyaloglarla barışın ve gerçek medeniyetin inşaası için katkım olabilirdi.

Üniversite mezuniyetimin üzerinden 32 sene geçmiş (Ne!!! Nasıl geçti o kadar çabuk yıllar?). Şimdi geriye dönüp baktığımda iyi ki eczacı olmuşum diyorum. Yolum eczane eczacılığindan çok geçmedi, ilaç sanayisinde satış, pazarlama, iş geliştirme ve tedarik zinciri gibi çok farklı alanlarda çalıştım. Ancak eczane stajımda ve mezuniyet sonrasındaki dönemsel çalışmalarımda Eczacı Ağabeyim, Mecidiyeköy'de Sakızağacı Eczanesi'nin sahibi Sevgili Ülkü Yıldızhan'ın bana bir mesleği nasıl etik değerlerin öncülüğünde, "insana fayda"yı ön plana koyarak yapabileceğimi göstermesi; zerafet ve nezaketle hastalarla nasıl iletişim kurulacağını şahsen örnek olarak zihnime ve ruhuma göstermesi tüm çalışma hayatımda davranışlarımın temel taşı oldu.

Sayısız defa, eczaneye gelip antibiyotik isteyen hastalara antibiyotiği elden vermediğini ( o zamanlar antibiyotikler eczaneden reçetesiz alınabiliyordu), oradan-buradan duyulmuş ilaç ve hatta vitaminleri gereksiz bulduğu durumlarda satmadığını, hastaları doktora yönlendirdiğini izlemişimdir. Bütün bu deneyimlerim eczacılık mesleğinin neden kutsal olduğunu, insan sağlığının nasıl her zaman en üstün fayda olarak yer alması gerektiğini öğretti.

Takip eden yıllarda ilaç sektöründe satış, pazarlama, iş  geliştirme, tedarik zinciri, ticari ilişkiler gibi bir çok fonksiyonda hem kendim iş yaptım hem de yöneticilik pozisyonlarında çalıştım. Bu süre boyunca etik, sorumluluk bilinci ve insani değerlerim konusunda hiç taviz vermedim.

Bir çoğumuz iş hayatımızda bir paradoks yaşıyoruz; Bir yandan geçinmemiz için para kazanma zorunluluğumuz öte yandan da işimizin insana değen kısmındaki hiç de göz ardı edilmemesi gereken etik sorumluluklar. Gün geçmiyor ki haberlerde, insan sağlığını hiçe sayan sahte ilaç üretimi veya çeşitli dolandırıcılık şekillerini görmüyor muyuz? Elbette para kazanmamız, para kazanmak için de özellikle bir eczane işletiyorsak ya da satış-pazarlama fonksiyonlarında görev alıyorsak satış yapmak zorundayız. İşte bu noktada Benim kişisel prensibim hiç değişmedi;

Önce insan sağlığı ve insana fayda; sonra satış ve kar.

Tabii şunu da söylemem gerekir ki, çalıştığım şirketleri seçerken şirketlerin değerleri benim için hep önemli oldu ve ne mutlu ki çalışma hayatımın çok büyük bir kısmında kişisel değerlerimle örtüşen değerlere sahip iş yerlerinde çalıştım ve bu da mutlulukla çalışmamı sağladı.

Sıklıkla beraber çalıştığım arkadaşlarıma veya iş ilişkisinde olduğum sağlık mensubu çalışanlarına söylediğim birşey vardı:

"Hepimiz aynı gemide yolculuk yapıyoruz. Hastalar, sağlık çalışanları, eczaneler, ilaç şirketleri, yasa koyucu ve yürütücüler. Ve hangimizin ne zaman hasta kimliği ile bir diğerimizin ilgisine ihtiyaç duyacağımızı bilemeyiz. Dolayısı ile yapılacak en doğru şey, hangi kimliği taşıyorsak taşıyalım, doğru davranmak, doğru bilgi vermek ve etik değerlere göre hareket etmek muhakkak bir gün bize veya sevdiklerimize geri dönecektir. Bu nedenle ancak hepimiz doğru ve etik değerlere, insani değerlere her zaman bağlı ne kadar bağlı çalışırsak o kadar yüksek faydayı sağlarız."

30 yılı aşkın meslek hayatımda değerlerimden vaz geçmeden, insana faydayı her zaman ilk önceliğim olarak alıp çalışmam, her gece başımı yastığıma koyduğumda mutluluk ve huzurla uyumamı sağladı.

Umarım ve dilerim bütün meslektaşlarım etik ve insani değerlerin öncülüğünde mesleklerini gurur ve mutluluk içinde yaparlar...